خبر را در صفحه اصلی ببینید
خبر را چاپ کنید
13/07/25 18:55
شناسه خبر : 273

Yanıbaşlarında ama Görmemezlikten Geliyorlar

Ne acı bir kaderdir ki günümüzde bağımsız olmalarına rağmen Azerbaycan Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti yanı başlarında olan otuz beş milyon Güney Azerbaycan ve toplam 40 milyon İran Türklüğünü görmemezlikten gelmektedirler. Ortadoğu ve Kafkasya’da hem nüfus, hem toprak büyüklüğü, hem de ekonomi açısından avantajlı bir konumda olabiliriz, ama nedense devlet büyüklerimiz bunu istemiyorlar?! Bu isteksizlik bizi […] ...

Ne acı bir kaderdir ki günümüzde bağımsız olmalarına rağmen Azerbaycan Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti yanı başlarında olan otuz beş milyon Güney Azerbaycan ve toplam 40 milyon İran Türklüğünü görmemezlikten gelmektedirler. Ortadoğu ve Kafkasya’da hem nüfus, hem toprak büyüklüğü, hem de ekonomi açısından avantajlı bir konumda olabiliriz, ama nedense devlet büyüklerimiz bunu istemiyorlar?!

southaz

Bu isteksizlik bizi dezavantajdan da öte, yaklaşık doksan yıldır süren esaret ve işgale sürüklemiş durumdadır. Güney Azerbaycan’ımız 1924 yılından beri Fars hükmü altına geçmiştir. Bölgemizdeki gelişmeler bunu gösteriyor ki bu ‘isteksizlik’ bizim başımıza daha da büyük belalar açmaya gebe.

Türkiye ve Kuzey Azerbaycan’ın yanı başlarında farklı olaylar da olmaktadır. Bölgemiz biz istesekte istemesekte savaş haline dönmüş durumdadır. Bu savaşta erken davrananlar kazanmakta, isteksiz ve tepkisiz devletler ise tarihi kayıplar vermeye devam etmektedirler. Kuzey Irak’ta yaranan malum özerk bölge yeteri kadar Türk varlığına tehdit içermiyormuş gibi inadına aynı biçimde Suriye’de de benzer yapı artık kurulmuş ve ilan edilmiş olarak gözükmektedir.

Bizim bağımsız kardeş devletler dış politikalarında otuz beş milyon Güney Azerbaycan Türklüğünü unutup hesaba katmazken, Kuzey Irak’takiözerk yapının başında olan isim öbür üç ülkede bulunan Kürt yapılanmaları Erbil’e “Kürt Ulusal Konferansı” adına toplayarak hayal edilen dört parçalı Kürdistan’ı somutlaştırmaktadır.

Bizler yakın tarihimize bakıp Hocalı ve Başbağlar’a yakınırız, ancak öyle görünüyor ki devlet ve millet olarak yakın gelecekte başımıza gelecek mutlak felaketlerden habersiziz. Bölgemizde ciddi silahlı PKK, PJAK, Peşmerge, ve PYD yapılanması mevcuttur. Burada silahlı yüz binlerden bahsetmekteyiz. Bu sayı bölgemizdeki çoklu ülkenin orduların toplam sayılarından daha da fazladır ve Türk varlığına ağır ve ölümcül tehdit saçmaktadır. Bu tehdit neden görülmez veya görülmek istenmez? Bu soru bizlerin düşünmesi ve acilen doğru olarak yanıtlaması gereken bir realitedir. Gerçek şu ki eğer hızlı ve stratejik davranmazsak bölgemizde Irak Türklüğü, Suriye Türklüğü, ve Güney Azerbaycan’ın yanı sıra, Türkiye ve Kuzey Azerbaycan da hareketsizlik ve eksik dış politikaların tedavisi mümkün olmayan yaralarıyla karşı karşıya kalacaklardır.

Bölgede güçlü bir Türkiye’ninmevcut olması için Güney Azerbaycan milli hareketinin daha da güçlenmesi gerekmektedir. Devletler günümüzde çeşitli bölgelerde söz sahibi olmak için ya üs kurmakta ya da oradaki çeşitli nüfuslardan yararlanmaktadırlar. Söz konusu siyasette İran başrol oynamaktadır bölgemizde. Yıllardır Türkiye’nin terör sorunundan istifade ederek Türk varlığına ihanet eden İran rejimi aynı zamanda Suriye’deki Alevi, Lübnan’da bulunan Hizbullah ve benzeri yapılanmalardan olabildiğince yararlanmakta ve bu sayede bölgemizde yumruğunu güçlü şekilde masaya vurabilmektedir. Biz ise terörle beslenen ve terörü destekleyen bir millet değiliz, ancak bölgede söz sahibi olmanın farklı yöntemleri de bulunmakta.

Türkiye şimdiye kadar Arap ve Kürtleri sınava soktu ve inkar edilmez bir gerçek var, Arap ve Kürt dış siyasetleri Türkiye’de terör ve asayişsizlik sorununu azaltmak yerine bölgesel kırmızı alarm durumuna çevirmiştir. Türk güvenlik güçleri Suriye sınırında yaşanan gelişmeleri izlemekte, ve gün geçtikçe durum kontrol edilmez bir hal almakta. Bunların asıl sebebi nedir? Bunların asıl sebebi Türkiye’nin bölgede asıl güvenmesi gereken ve dış poltikada yatırım yapması gereken Güney Azerbaycan Türklüğünü şimdiye kadar saymamasıdır. Bu saymamak da bir yere kadar sürmeli. Göründüğü kadar Araplar bölgede kendi mezhep savaşları ile meşgul iken Kürtler de büyük Kürdistan’ı ne pahasına olursa olsun kurmanın arkasındalar. Bize artık beklemek ve kaybetmek düşmez. Bize stratejik birlik gerek, ve bildiğimiz gibi buna hem yeterli otorite, hem maddi imkanat, hem de hakkımız var.

Güney Azerbaycan’da öz ana dillerinde eğitim alamayan, çocuklarına Türkçe ad koymaktan mahrum, tarihlerini, kimliklerini, ve kültürlerini unutmaya terkedilmiş onlarca milyon Türk’e el uzatma ve karşılığında onlardan bölgesel destek görme zamanı gelmiştir. Öyle değil mi? Öyle ise iş Türk devlet büyüklerine düşmektedir. Siyasette kazanç bazen yöntem değişikliğinde bazen de kimlerin üzerinden siyasetin yapıldığına bağlıdır. Öyle ise Güney Azerbaycan’a bir şansı çok görmemeli, dünya genelinde zulüm gören kavimleri unutmamakla birlikte kendi soydaşlarımıza da yeterli düzeyde sahip çıkmalıyız.

İki açık seçeneğimiz var. Zaten güvenipte güvenlerini kazanamadığımız ve bunun yan etkilerini gördüğümüz Arap ve Kürt dış politikamızı aynı şekilde sürdürerek kaybetmeye devam etmek… Ya da bizim güvenimizi gerçekten hak eden soydaşlarımıza bir şans tanıyıp onlarla birlikte bölgede güçlenmek. Çünkü inanın başka milletler kendi derdindeler, kendilerine devlet kurma peşindeler, onlara pek güven olmaz. Ancak bölgede bulunan Türkmen ve Azerbaycan Türkü nüfusuna özel ve hassas ilgi gösterdiğimiz takdirde dış politikamızda verimli meyveleri tatma fırsatı bulacağız büyük Türk milleti olarak. Bölgede söz sahibi olma, asayiş, ve karşılıksız güvenin sırrı bazen yanı başında unutulan kavim kardeşlerine güvenden geçmektedir…

 

Saygı ve sevgiler,

Alparslan ÇEHREGANLI